Aşağıdaki yazı Bir İstanbul Hayali adlı blogdan alındı. Daha o kadar çok İstanbul ile ilgili muhteşem anlatımları var ki, bloğa bence bir göz atın mutlaka, ben bir İstanbul aşığı olarak keyifle takip ediyorum kendisini ;)
Bizans Hipodrom dedi. Osmanlı At Meydanı.
Bizans atlı araba yarışları yapardı. Osmanlı cirit.
Bizans danslar, eğlenceler, cambazlık gösterileri yapardı. Osmanlı haftalarca süren sünnet düğünleri, cambazlık gösterileri.
Ve Bizans an olurdu ayaklananları kanlı şekilde burada bastırırdı. Osmanlı da ayaklananların kellerini meydanın ortasında ki Vakvak ağacının dallarına burada asardı.
1800 yıllık meydandır. Burada tarih olduğu gibi akmıştır. Çünkü tarihte aslolan devamlılıktır. Çünkü tarih akıştır. Zamanın insanca ilmek ilmek işlendiği nakıştır.
İstanbul’da bilinmesi gereken ilk yerdir Sultanahmet Meydanı. Çünkü bu meydan tarihle harmanlanmıştır. Deyim yerindeyse bu meydan tarihi kuşanmıştır.
Gezinizden önce Sultanahmet Meydanı’nın 1500 yıl önceki halini Bizanslı genç bir ozanın kaleminden düşleyin: Bizanslı genç ozan Sultanahmet’te
Gezinize başından değil de meydanın tam ortasından başlayın.
Çünkü meydanın ortasında Osmanlı’daki çok kültürlülüğünün bir simge-i şahanesi var.
Türk İslam Eserleri Müzesi’nden yaklaşık 20 metre ileride meydanın Terzihane Sokak’la birleştiği köşede, çukurda bulunan çeşmeden bahsediyorum. Çukurçeşme’den.
Osmanlı bu çeşmeyi Kanuni Sultan Süleyman yıllarında yapmış.
Yaparken de üzerinde haç kabartması olan mermerler kullanmış.
Ve yüzyıllarca haç kabartmaları ile süslü bu çeşmeden kana kana su içmiş.
Bu çeşme Sultanahmet Meydanı’nın markası olabilir.
Nasıl mı?
Detay için yazıyı tıklayın: Sultanahmet Meydanı’nın Haçları
Çünkü meydanın ortasında Osmanlı’daki çok kültürlülüğünün bir simge-i şahanesi var.
Türk İslam Eserleri Müzesi’nden yaklaşık 20 metre ileride meydanın Terzihane Sokak’la birleştiği köşede, çukurda bulunan çeşmeden bahsediyorum. Çukurçeşme’den.
Osmanlı bu çeşmeyi Kanuni Sultan Süleyman yıllarında yapmış.
Yaparken de üzerinde haç kabartması olan mermerler kullanmış.
Ve yüzyıllarca haç kabartmaları ile süslü bu çeşmeden kana kana su içmiş.
Bu çeşme Sultanahmet Meydanı’nın markası olabilir.
Nasıl mı?
Detay için yazıyı tıklayın: Sultanahmet Meydanı’nın Haçları
Şimdi meydanın başına geri dönebilir ve gezimize buradan devam edebiliriz.
Burada dikkatinizi ilk çeken Alman Çeşmesi olur.
Dikkate değer güzel bir çeşmedir bu.
Bu çeşmenin tarihini hem de bir eşekarısının yaşadıklarından şu yazımda anlatmıştım: Bir Eşekarısının Yaşadıklarından Alman Çeşmesi’nin Tarihi
Burada dikkatinizi ilk çeken Alman Çeşmesi olur.
Dikkate değer güzel bir çeşmedir bu.
Bu çeşmenin tarihini hem de bir eşekarısının yaşadıklarından şu yazımda anlatmıştım: Bir Eşekarısının Yaşadıklarından Alman Çeşmesi’nin Tarihi
Alman Çeşmesi’nden biraz ileride sağda Tapu ve Kadastro Müdürlüğü binası var.
Bu bina 1881 yılında kadastro binası olarak yapılmış.
Halen de aynı amaçla kullanılıyor. Ama artık son demlerini yaşıyor. Yakında paracıkları çeken bir otel olacak.
Binanın tarihine ve otel olmasına dair naçizane yorumum şu yazımda: Defter-i Hakani
Bu bina 1881 yılında kadastro binası olarak yapılmış.
Halen de aynı amaçla kullanılıyor. Ama artık son demlerini yaşıyor. Yakında paracıkları çeken bir otel olacak.
Binanın tarihine ve otel olmasına dair naçizane yorumum şu yazımda: Defter-i Hakani
Biraz ileride İstanbul’un en kıdemli anıtı olan Obelisk var ya da nam-ı diğer Mısır Dikilitaşı.
Obelisk’in, gücün simgeliğinden cambazlara ulaşan heybetli ama bir o kadar da trajik bir hikayesi var.
O’ nu da şu yazımda anlatmıştım: Dikilitaş’ın Kudretle Dolu Hikayesi
Obelisk’in, gücün simgeliğinden cambazlara ulaşan heybetli ama bir o kadar da trajik bir hikayesi var.
O’ nu da şu yazımda anlatmıştım: Dikilitaş’ın Kudretle Dolu Hikayesi
Dikilitaş’ın tam karşısında şuana Türk İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan Pargalı İbrahim Paşa’nın sarayı var.
Bu saray tarih boyunca sadrazamları, vezirleri, cariyeleri, delileri, arslanları ve filleri ağırlamış. Şimdiyse Türk ve İslam tarihinin en güzide eserlerine ev sahipliği ağırlıyor.
Sarayın tarihine dair detayı merak ediyorsanız: Pargalı İbrahim Paşa’nın Sarayı
Bu saray tarih boyunca sadrazamları, vezirleri, cariyeleri, delileri, arslanları ve filleri ağırlamış. Şimdiyse Türk ve İslam tarihinin en güzide eserlerine ev sahipliği ağırlıyor.
Sarayın tarihine dair detayı merak ediyorsanız: Pargalı İbrahim Paşa’nın Sarayı
Dikilitaş’ın ilerisinde ise meydanda ki dikilitaşlardan en küçüğü olan Yılanlı Sütun var.
Kimileri Yılanlı Taş diyor ama bu taş değil, bronzdur.
Ve tarihin belleğine çakılmış bronz bir çividir.
Neden mi?
Nedenini merak ediyorsan : Tarihin Belleğine Çakılan Bronz Çivi
Kimileri Yılanlı Taş diyor ama bu taş değil, bronzdur.
Ve tarihin belleğine çakılmış bronz bir çividir.
Neden mi?
Nedenini merak ediyorsan : Tarihin Belleğine Çakılan Bronz Çivi
Meydanın son dikilitaşı Örme Sütundur.
Bu sütun taşlardan örülerek yapıldığı için bu adı almış diğer adı da zaten Örme Taş’tır.
Bu taşın da diğerlerinden geride kalmayan güzel bir hikayesi var.
Hikayenin detayı şu linkte: Taş Taş Örülen Sütun
Bu sütun taşlardan örülerek yapıldığı için bu adı almış diğer adı da zaten Örme Taş’tır.
Bu taşın da diğerlerinden geride kalmayan güzel bir hikayesi var.
Hikayenin detayı şu linkte: Taş Taş Örülen Sütun
Örme Sütun’un arkasında meydanı boydan boya kateden ve şuan Marmara Üniversitesi Rektörlük Binası olarak kullanılan bir bina var.
Bu bina Sultan 2. Abdülhamit Döneminde yapılmış bir ticaret mektebi.Ve bu mektebin bizim tarihimizle özdeşleşen ne yazık ki trajik bir yönü var.
Trajedinin o yönünü ve mektebin tarihini öğrenmek istiyorsanız şu yazımı okuyabilirsiniz: Devrik Bir Padişahtan Arta Kalan
Bu bina Sultan 2. Abdülhamit Döneminde yapılmış bir ticaret mektebi.Ve bu mektebin bizim tarihimizle özdeşleşen ne yazık ki trajik bir yönü var.
Trajedinin o yönünü ve mektebin tarihini öğrenmek istiyorsanız şu yazımı okuyabilirsiniz: Devrik Bir Padişahtan Arta Kalan
Örme Sütun’un solunda ise şu an İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak kullanılan 2 katlı ahşap bir ev var.
Bu ev Cumhuriyet’in Atatürk ve İnönü’den sonra 3. adamı olarak bilinen Recep Peker’in evi.
Eve dair detaysa surada: Recep Peker’in Sultanahmet’te ki Evi
Bu ev Cumhuriyet’in Atatürk ve İnönü’den sonra 3. adamı olarak bilinen Recep Peker’in evi.
Eve dair detaysa surada: Recep Peker’in Sultanahmet’te ki Evi
Gezi sonunda Bizans döneminde Sultanahmet Meydanı’nın nasıl bir görüntüye sahip olduğunu, meydanın nasıl kullanıldığını anlatan bir canlandırma video izlemek güzel olabilir. İşte linki: Bizans Sultanahmet Meydanı’nı nasıl kullanırdı?
Tüm bu geziyi bir kitapla taçlandırmak bilgilerimizi pekiştirmek ve ufkumuzu biraz daha genişletmek için uygun olabilir. Seza Sinanlar’ın ” AT MEYDANI: Bizans Araba Yarışlarından Osmanlı Şenliklerine ” adlı kitabı Sultanahmet Meydanı’nın yaşadıklarını Bizanstan Osmanlıya uzanan bir perspektifle anlatıyor. Kitapla ilgili detaylı bilgi için daha önce yazdığım makalemi okuyabilirsiniz: Sultanahmet Meydanı’nı Anlamak İçin Bir Okuma Önerisi
Bu yapıların haricinde geriye sadece Sultan Ahmet Külliyesi kalıyor. Bu külliye cami, çarşı, arasta, imaret, medrese, türbe, sıbyan mektebi, hünkar kasrı ve muvakkithaneden oluşuyor. Dolayısıyla ayrı bir rehber yapmak gerekir.
Kaynak: http://www.biristanbulhayali.com/sultanahmet-meydani-gezi-rehberi
0 yorum:
Yorum Gönder