Sadece çocuğu olmayanların son seçeneği değildir evlat edinmek. Kimi zaman yeni bir çocuk dünyaya getirmektense, bu dünyaya gelmiş ama anne-babasız kalmış bir çocuğu evlat edinmeyi ilk seçenek olarak düşünenler de vardır. İşte biz onlardan biriyiz.
Biliyorum biz nadir insanlarız, çünkü herkes kendi çocuğu, kendi kanı, kendi genleri peşinde. Bizim içinse herhangi bir canlıyı evlat edinmek ve ona ebeveynlik yapabilmek bir hayat biçimi. Kendimi bildim bileli anneyim ben mesela. İlk hatırladığım zamanlar 3-4 yaşlarım, ilk çocuklarım civcivler, sonrasında tavuklar, kuzular, kediler, köpekler, kuşlar. Ben kendimi bildim bileli onlara özene bezene annelik yapıyorum, ömürleri bitene kadar koynumda yaşatıyorum. Öylesine değil ama gerçekten annelik yapıyorum, tüm kalbimle ve sevgimle. Çünkü şanslıyım ki merhametli bir anne babadan doğmuşum, onlardan gördüm, öğrendim ve özümsedim tüm hissettiklerimi. Ve hiçbir zaman bir çocuk doğurma hayalim de olmadı. Hayalimde hep kimsesiz bir çocuğa annelik edebilmek vardı. Bunu evlenmesem de tek başıma yapacaktım ama yine şanslıyım ki 18 yıllık ilk aşkımla evlendim ve evlat edinme konusunda hemfikir oluşumuz da büyük şans.
İnternette pek çok forum sitesinde kadınların bu konuda yazdıklarını okuyorum ve dehşete düşüyorum. Evlat edinenlere hitaben yazdıkları övgülerde bile içlerindeki sevgisizlik açığa çıkıyor. Güya övüyorlar ama asıl amaç aşağılamak. ''Ne kadar güzel bir şey yapmışsınız, ben olsam cesaret edemezdim'' diyor biri mesela. Cesaret edemez çünkü cesaret için yürek lazım, sadece kendinden olanı değil başkasından olanı da sevebilme yetisi lazım, o da onda yok. ''Allah'a şükür benim kendi evladım var ama sizi de tebrik ederim ne güzel bir iş yapmışsınız'' diyor bir başkası. Aslında demek istiyor ki; ''çok şükür senin durumuna düşmedim, başkasının çocuğuna mecbur kalmadım, kendi çocuğumu kendim yaptım''... ''Yüreğinde büyütmek, yüreğinden doğurmak da ne ki ben anlamadım, hamile misiniz?'' diyor başka bir kadın. Karşısındakinin ne dediğini anlayabilecek herhangi bir şeyi yok elinde ne yazık ki ve en acınası olanı da bu tip kadın zaten. Eline bir senaryo verilmiş, onun dışında bir dünyadan haberi yok. Hayal gücü bile yok kadının. Doğurarak anne olunduğu dışında başka seçenek dahi bilmiyor. Sığ...
Evlat edinenlere ve evlat edinilenlere karşı bir ezme, bir acıma, bir hor görme takıntısı var insanlarda. ''Bizim gibi kendi çocuğunu doğuramamış yazık'' düşüncesi kaplıyor hemen içlerini. ''Ne biçim bir annesi vardı Allah bilir piç miydi neydi de çocuğu atmış başından kaçmış'' düşüncesine engel olamıyor çoğu insan. O kalpler nasıl bu kadar kararmış anlamak güç. Aslında kendi ezikliklerini başka aynalardan yansıtıyorlar sadece. Ben daha çok kadınım, ben daha çok erkeğim takıntıları var. Kendi genlerini taşıyor çocukları, kendi kanlarından canlarından kopmuş, sevmeyip de ne yapacaklar? Başkasının kanından, canından, geninden olanı sevebilmek asıl marifet ve gerçek sevgidir, bunun bilincinde bile değiller ki. Oysa ne çok evlat edinenden duyuyoruz; ''Kendim doğursam bu kadar sevemezdim'' cümlelerini. Ne çok evlat edinilenden duyuyoruz; ''Beni doğuranın bende emeği yok, ben bana bakıp beni yetiştireni, bana emek vereni, beni doğurandan çok daha fazla seviyorum'' cümlelerini. Gerçekten de sevgi emek demek çünkü. Kendinden olana emek verirsin ama kendinden olmayana emek verip onu kendinden, senden bir parça yapabilmek çok daha büyük ve özel bir yürek gerektiriyor...
İnsanlık gerektiriyor...
0 yorum:
Yorum Gönder