Ben de blogumda bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Keyifli okumalar =)
''Anne babaların, özellikle de annelerin çocuklarının yaşamıyla ilgili her anı sosyal medyada paylaşmaları giderek artıyor. Bu durum son yıllarda sharenting - İngilizce Share ve Parenting kelimelerinin birleşimi olan bu terimle tanımlanıyor. Sizce de sosyal medyada çocuklarının, bebeklerinin fotoğraflarını, her anını, gününü, videolarını çok fazla paylaşmıyor mu aileler ? Ve hiç düşündük mü? Fenomen yaratacak kadar çok takipçisi olan ve like alan bu paylaşımlar göründüğü kadar zararsız mı? Sizi bilmem ama ben artık bu paylaşımların ciddi bir çocuk hakları ihlali sınırında olduğunu düşünmeye başladım. Çocuklarını yemek yerken, yüzerken, uyurken evde dışarda her alanda çeşit çeşit giysilerle fotoğraflarını videolarını çekerek yayınlayan aileler ciddi bir patolojik sosyal olguya dönüştüler. Bence günümüz anneleri giderek tehlikeli bir biçimde sosyal medya annelerine dönüşüyorlar.
Fransa geçtiğimiz aylarda, ülkedeki aileleri uyarmak zorunda kaldı. Ailelerin heyecanının anlaşılabileceğini ancak, bunun hukuki olarak önemli bir sorun olduğunu belirten yetkililer; sonuçta ebeveynlerin hapis cezasına bile çarptırılabileceğini söylediler. Üstelik konu bununla da sınırlı değil, Fransa sosyal medyadaki bu paylaşımları yasaklayabilecek ya da kısıtlayabilecek bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyor.
Bu tartışma duyulan ilk anda, kulağa hoş gelmiyor. Ancak, Fransız yetkililer, ailelerin çocuklarını “utandırıcı” durumlara sokabilen fotoğraflar yayınlamaları halinde, çocukların ileride bu fotoğraflardan şikayetçi olabileceklerini ve anne/babaların hapis cezası alabilecekleri konusunda çok ciddi düşünmek gerektiğini vurguluyorlar. Çocuklarının kendilerinin karar veremeyecekleri durumlarda (bebek beziyle, çıplak, komik pozlar verdirilerek) fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılmasının ömür boyu peşlerinden gidecek izler bırakacağı konusunda uyarıda bulunuyorlar. Devlet yetkilileri bu tür fotoğraf ve videoların bazı durumlarda anne babaların ileri derecede prodüksiyona varan teatral sahnelerle çekildiğini, ancak bu sahnelerde hem çocukların yetenekleri ötesinde roller yapmaya zorlandıkları için rahatsız olabilecekleri hem de ileride utanacakları ortaya çıkabileceği konusunda endişeliler. Fransa da hazırlanan yeni yasa, bu tür fotoğrafların ileride çocuk tarafından dava konusu yapılması halinde anne-babaların 45 bin euro’ya kadar ceza ödemesini öngörüyor. Ayrıca anne-babaların bazı şartlar altında hapis cezası alması da mümkün olacak.
“Bir çocuk nereye kadar anne babaya aittir?” Bu sorunun yanıtı Halil Cibran'ın şu sözlerinde sanırım( çocuklar şiiri);
''Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları. Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler. Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller. Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil. Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır. Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. Çünkü ruhlar yarındadır, Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz. Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları. Kendiniz gibi olmaya zorlamayın...''
Çocuklarımızın mahremiyetine ve sınırlarına saygılı olmak zorundayız. Küçükken buna itiraz edemezler, ama büyüdükçe sınır koymaya başlarlar. Kendilerini ifade etme güçleri geliştikçe, sınırlarını belirmeye başlarlar. Bunu yapamadıkları yaşlarda, anne babaya çocuklarının sınırlarını, mahremiyetini ihlal etme hakkı verilmemiştir. Çocuklarımız üzerinde hakkımız vardır, ancak bu onların beden bütünlüğünü rızaları olmadan ihlal ve istismara dönüşmemelidir. Çocukları herhangi bir şeyi istemediği halde ebeveyni yapmaya devam ediyorsa, çocuğu travmaya uğratıyor demektir. Örneğin istemediği halde öpmek, sıkıştırmak, zorla yemek yedirmek gibi… Toplumumuzda bu tür zorlamalar bebeklikten başlıyor. Çocuğa böylece, farkında olmadan ‘'bu beden senin değil’' mesajı veriliyor. Çocukların bırakın kendilik sınırlarını, psikolojik sınırlarını, bedensel sınırlarını bile tanımakta ve kabul etmekte sorun yaşıyor ebeveynler. Büyüdüklerinde ise, ''sen dur ben yaparım'' diyor ebeveynler. Bunların tamamı sınır/kişisel alan ve mahremiyet ihlalidir. Zaten, erişkin olunca da herkes kendirnde birbirinin işine karışma hakkını görüyor. Eşinin yerine karar vermek, giyimine karışmak, çalıştırmamak, bu kişiyle konuşamazsın demek, ailesiyle görüşmesini istememek gibi ilişki sorunlarına evriliyor durum... Büütün bunlar, karşımızdakini Hepsi kendimizden farklı bir birey olarak kabul etmemekle ilişkili.
Bir diğer yanı da, narsistik ihtiyaçlar ve yaşanılan anı hızla göstermeye, teşhire dayalı bir tatmin arayışı içindeki yetişkinler dünyası ne yazık ki... İçinde olduğumuz düzende, kapitalizmin açıklarını kapatmak için kazananlar daha çok kazansın diye hepimiz daha çok çalışıyoruz ve daha çok tüketiyoruz. Artık her şey gibi aile, çocuk birer meta. Bu noktada; ''anne babalar tüketici, dünyaya getirdikleri o melekler de birer'' yatırım aracı'' haline geldiler.
Yeni anne olan Y kuşağı kadınları, kendilerini artık sosyal medya hesaplarında; ''Pelinsu'nun annesi'' ya da ''Atacan'nın annesi''olarak isimlendiriyorlar. Kimisi kendisine; '' akademisyen anne'' kimisi de''uzman anne'' diyerek, durumu ciddiye aldığını gösteriyor. Çocukları kendi sosyal medya hesaplarını kullanacak yaşa gelinceye kadar, zaten bir dijital kimlik kazanmış oluyorlar. Peki bu adil mi sizce? Ya da ne kadar doğru? Yetişkinliğe geçerken çocuklar ne hissederler? Bütün bunları anneler ne kadar düşünebiliyorlar? Ayrıca sosyal medya anneleri ne kadar emin olabilirler ki, ilerde çocuklarının kendilerini suçlamayacaklarından? Büyüdüklerinde kendisi adına paylaşılan fotoğrafların, videoların yıllarca peşlerini bırakmamasını, patronlarının, iş arkadaşlarının, sevgililerinin, okul arkadaşlarının en özel zamanlarını görmelerini isteyeceğinden nasıl bu kadar emin olabilirler? Açıkçası çok cesur olduklarını düşünüyorum. Ayrıca sürekli kaydedilen, fotoğraflanan küçük bir çocuğun sokakta, okulda, alışverişte bir celebrity olarak tanınması, çocuk için değil ebeveyni için bir tatmindir. Çocuklar büyüdükçe özellikle ergenlik dönemlerinde ya bundan hiç hoşlanmayacak, rahatsız olacaklardır. Ya da, narsist kişilik bozuklukları ve başka gelişim sorunları yaşayacaklardır. Çünkü kendilerine gösterilen ilgi, çocuklar büyüdükçe aynı düzeyde devam etmeyecektir. İlgiyi sürdürmek isteyen çocuklar için fazladan gösterecekleri çaba ve yeni uğraşlar arayacak olmaları sorun yaratacaktır. İlgi kaybının getireceği baskı, tükenmişlik gibi pek çok umulmadık psiko sosyal soruna neden olabilecektir. Öyleyse bu riske girmeye değer mi? Annelerin çocuklarının geleceği için istedikleri kariyer bu mudur? Bu soruların yanıtlarını her sosyal medya annesinin dürüstçe kendisine vermesini dilerim.
Çocuklar bebekken ya da okul öncesi yaşlarda içinde oldukları durumu net olarak ayırt edemeseler bile, ergenlik çağında bedenlerinin mahrem olduğunu çok güçlü hissetmektedirler. Çocukların izni olmadan paylaşılan eski fotoğraflarının başkaları tarafından görülmesi, kendisini değersiz hissetmesine ve arkadaşları arasında küçük düştüğünü düşünmesine neden olabilir. Çevresine ve ailesine öfke duyabilir. Çünkü ergenlik çağında gençlerin temel amacı ve sorunu birey olabilmektir. Sürekli çocukluk fotoğraflarının, görüntülerinin karşılarına çıkmasını mahremiyet alanına bir saldırı olarak görürler. Ve aileleriyle çatışma yaşayabilir. Ebeveynler çocuklarına küçükken iyi dokunma ve kötü dokunmayı anlatmaya çalışırlar, mahrem alanlarına kimsenin dokunmaması gerektiğini anlatırlar. Bu açıdan baktığımızda, sosyal medya paylaşımları ile aileler, çocuklarının mahremiyet alanlarını korumayı de ihmal etmektedirler. Sorun bu açıdan istismarla birlikte ihmali de kapsamaktadır.
Gizlilik Ayarları: Anne babaların, çocuklarının her fotoğrafını sosyal medyada paylaşmaları gerçekten riskli. Toplumumuzda giderek açığa çıkan pedofillerin varlığı, fotoğraf paylaşan ailelerin daha dikkatli olmasını gerektiriyor. Özellikle havuzda, denizde bikinili şekilde paylaşılan fotoğraflar için dikkatli olmak önemli. Hemen hepimiz sosyal medyayı genellikle bir fotoğraf depolama alanı olarak kullanıyoruz. Ancak bu durumda, sosyal medya hesaplarındaki gizlilik ayarlarına dikkat etmek gerekiyor. Ebeveynler, fotoğrafları sadece kendilerinin görebileceği şekilde hesaplarını kilitlemeliler. Ayrıca çocuklar, anneler tarafından sosyal medyada bir ürün gibi teşhir amacı ile de kullanılıyor. Hiç unutmamamız gereken bir şey var; o da; çocuklar için anne babalarının rol model olduğudur. Ve emin olun ki, çocuklar da ebeveynlerinin sosyal medya kullanışlarını izleyip taklit ediyorlar. Bu da ilerde çocukların kendi bedenlerini teşhir etmeye devam etmelerine yol açabiliyor.
Ebeveynlerin çocuklarının fotoğraflarını, videolarını paylaşma hakları tabii ki var. Ancak risk taşıyor, fotoğrafların pornografik sitelerde paylaşılması ve yayılması olasılığı çok yüksek. Bu noktada, bir ebeveynin şu kritik soruyu dürüstçe yanıtlaması çok önemli; ''çocuğumun fotoğraflarını hangi amaçla paylaşıyorum?'' Yani arkadaşları, dostları ve akrabaları görebilsin diye mi, yoksa kendi psikolojik arzularını tatmin ve çocuk üzerinden takdir toplamak, çeşitli gelir getirici faaliyetlerde bulunmak için mi? Ve bir başka nokta; çocuklar ileride, fotoğraflarının bu kadar sınırsızca paylaşılmasına, kendilerinin bu kadar görünür kılınmasına ne tepki gösterecekler?
Sosyal medyada fotoğraf paylaşan hesapların gizlilik ayarları sıkı ve denetimli ise, sorun oluşturması kısmen önlenebilir. Yazının birinci bölümünde okuyanlarınız hatırlayacaktır, Fransa'nın bu konuda tedbir almaya başlayacağından söz etmiştim. Burada da görev devlet yetkililerine düşüyor, bu tür bireyler tespit edilip mutlaka yargılanmalıdır. Esasında ebeveynler çocuklarının fotoğraflarını rahatlıkla paylaşabilmeliler. Pedofilinin ya da başka kötü niyetli insanların varlığı, çocukların mayolu/bikinili fotoğraflarının çekilmesine engel olmamalı. Ancak, yaşam pratiğimiz, ilk sorumluluğu bizlere ebeveynlere yüklüyor.
Bireysel Güvenlik/Özel Alan Güvenliği Sorunu: Özellikle anneler sosyal medyada çocuklarının hangi fotoğraflarını paylaşacaklarını dikkatle düşünmelidirler. Tekrar tekrar altını çiziyorum; özellikle yazın tatil yerlerinde, banyoda, kendi odasında üzerini değiştirirken çocukların vücudunu teşhir eden fotoğrafların konulması, çocukların beden mahremiyetini ihlal ediyor. Ya da çocukların oynadığı parkın, okulun, devamlı gittiği mekanların bilgisini içeren paylaşımlar, çocuğun güvenliğini tehdit ediyor. Bu konu özel dikkat gerektiriyor. Son zamanlarda suçların dijitalleşmeye başlaması; ailelerin bilinçli davranmasını zorunlu kılıyor. Evet, sosyal medya her birimiz için gerçekten bir özgürlük alanı, kendimizi ifade ettiğimiz ve görünür olabildiğimiz bir yer. Ancak, çocuğumuzun her fotoğrafını paylaşmak zorunda değiliz. Ayrıca bu konuda özgür değiliz yazık ki...''
Prof. Dr Şengül Hablemitoğlu
0 yorum:
Yorum Gönder